Toroslar’ın gök boncuğu Ermenek
Önün Akdeniz, ardın Asya… Çok farklı iki yer gibi görünse bile Akdeniz’in engin suları ve Orta Asya’nın bitmez tükenmez gibi görünen düzlükleri, ortak dili sonsuzluk kılıyor bu topraklarda. Dağların arasına gizlenmiş bu saklı cennet sanki ezelden beri hep varmış ve de hep var olacakmış hissi doğuruyor. Elbette heybetli Toroslar ve gümbür gümbür çağlayan Göksu Nehri’nin refakatinde. İsmiyle müsemma Taşeli Havzası’ndan bahsediyorum. Anadolu’nun şanslı ve özel coğrafyalarından biri. Doğal ve kültürel değerler açısından Cebelitarık’a kadar uzanan Akdeniz’le Orta Asya’ya kadar uzanan Orta Anadolu arasında geçit görevi görüyor. Taşeli’nin nazar boncuğu Ermenek ise bu zenginliğin günümüzde en güzel tezahürü. Göksu Nehri’yle büyülü ardıç, göknar ve sedir ormanlarının şekillendirdiği ve özgünleştirdiği topraklar… Büyük şehirlere nispeten uzak olan yapısı ve coğrafi özellikleri nedeniyle yakın zamana kadar keşfedilmeden Toroslar’ın turkuvaz nazar boncuğu olmaya devam ediyordu. Günümüzde gelişen ulaşım imkânlarıyla artık bu güzel ilçeyi rahatlıkla keşfedebiliriz…
ARDIÇKAYA KÖYÜ’NE DİKKAT!
Ermenek ilçesinin merkezindeki, kültürel dokusu ve mimarisi günümüze dek korunmuş eski yerleşim yerleri, önemli bir turistik cazibe sunuyor. Dar sokaklarında saatlerce yürüyüp fotoğraf çekebileceğiniz Eski Ermenek, Ulu Cami ve Rüstem Paşa Camisi gibi çok sayıda anıtsal eseri de görmenize imkân sağlıyor. Sokaklardan tepeye, kaleye doğru tırmanmaya başladığınızda geçmişte vadiden özgür bir şekilde akan Göksu Nehri’ni, günümüzdeyse turkuvaz rengindeki baraj gölünü görebilmek mümkün.
Ermenek’in doğusuna, Mut ilçesi yönüne doğru ilerlerseniz korunmuş geleneksel yapısıyla dikkat çeken cazibe noktalarından Kayaönü Köyü’ne ulaşabilirsiniz. Kayaönü Mağarası ya da sadece Kayaönü diye bilinen bölge, kayaç yapısı son derece ilgi çekici ve görülmesi gereken bir jeolojik oluşum. Son derece heybetli olan bu yapı, geçmişten günümüze halen yerel halkın toplandığı, düğün dernek yaptığı, kültürel değerlerini bugüne taşıyan bir yer. Kayaönü Köyü yakınlarındaki Gökceseki ören yeriyse, tarihleri Bizans ve Roma dönemlerine kadar dayanan birçok kaya mezarına, nekropol alanına ev sahipliği yapıyor.
Bir destinasyonu en iyi şekilde anlamak için mutlaka çevresine de bakmak gerek. Zira Ermenek’teki kültürel zenginliğin kaynağını anlamak için en iyi yol bu. Eski adı Nadire, şimdiki adı Ardıçkaya Köyü bu bağlamda en önemli örnekler arasında. Ardıçkaya ismi köyün çevresindeki ardıç ormanlarından geliyor. Ahşap ve kerpicin yerel mimariyi oluşturduğu bu köyde, günümüz sürdürülebilir ekolojik mimarisine de ilham verebilecek çok sayıda özgün yapı dikkatinizi çekecek. Özellikle kısıtlı bir oturma alanının nasıl efektif bir şekilde kullanıldığını görmek şaşırtabilir. 1.275 metre rakımda kurulmuş köyün kış şartlarına dayanabilmesine yönelik sokak planlarını ve mimarisinin nasıl fonksiyonel bir bütünlük içinde çalıştığını görmek ilginç. Günümüz şehir planlamalarıyla yaşamaya alıştırılmış bizler için de ufuk açıcı.
Ermenek, Karamanoğlu Beyliği döneminden günümüze çok sayıda kültürel mirasa, onlarca anıt değerinde yapıya ev sahipliği yapıyor. Camiler, kiliseler, manastırlar, medreseler ve kaleler bu eserlerden sadece bazıları. Ahşap katlı yapısal özgünlüğü ve manzarasıyla Izgarın Konağı gibi sivil mimari örnekleri de görülmeye değer. Tol Medrese ise 1339 yılında inşa edilmiş ve bölgedeki taş mimari örneklerinin en güzellerinden biri olarak değerlendiriliyor.
TULUM PEYNİRİYLE BALINI DENEYİN
Zeyve Pazarı hem eski hem de doğal değerleriyle, yerel ürünleri bulabileceğiniz önemli bir yer. Küçük bir dere vadisinde kurulan pazar, küçük şelale oluşumları ve gölgesinde nefes aldırdığı çınarlarıyla mutlaka görülmeli. Ayrıca günümüzde Zeyve Pazarı turizm açısından da son derece popüler. Ermenek ziyaretinizde mantar, tulum peyniri ve balı özellikle denemenizi öneririm. Yerel tariflere gelince; onlarca var ama batırık son derece özgün, çok lezzetli. Tahranabaşı da özgün lezzetler arasında.